Kuşum Aydın Anlattı..!


KUŞUM AYDIN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR...

Sempatik, neşeli tavırları ve “feminen” görüntüsüyle bir dönem TV ekranlarının vazgeçilmez yüzleri arasındaydı. Onu üne kavuşturan Serdar Ortaç’tan aldığı “Kuşum” şarkısı oldu. Her şey çok “harikulade” gidiyordu ki, anneannesinin ölümünün ardından Aydın aniden ortadan kayboldu. Hollanda’da öldürülüp çöpe atıldığı da söylendi, cinayet işleyip kaçtığı da... Aydın, iki yıl sonra yine bir Serdar Ortaç şarkısıyla sahnelere geri döndü; hem lakabını “Kuşum”dan “Şeker”e çevirerek, hem de son derece “maskülen”, sakallı bir imajla...

Niçin popüler olduğunuz bir anda her şeyi bırakıp yurt dışına gittiniz?
3.5 katlı lüks bir villada, anneannemle birlikte yaşıyordum. Sevgilimden bile ayrı bir yeri vardır gönlümde. Anneannem vefat edince, mezara girip onu kendi ellerimle toprağa verdim. O ana kadar bir yakınımı mezara yerleştirmenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Anneannem öldükten sonra, evde tek başıma “ruh gibi” yaşar oldum. Hayatın gerçekten de ne kadar boş olduğunu gördüm. Küçücük bir kefen bezi ile hiçbir şeyi yanınıza alamadan bu dünyayı terk ediyorsunuz. O anda kendime “Neden bu reyting kavgasının, bu hırsların içindesin?” diye sordum. Her şeyim vardı. Bir süre kafamı dinlemek için küçük bir çantayla kaçtım.

Neden Hollanda’ya gittiniz?
Çünkü orada arkadaşlarım vardı. Amsterdam çok güzel bir şehir. Üstelik ev fiyatları da uygun. Amsterdam’da 40 metrekarelik bahçeli bir ev aldım. Ama Avrupa menajerim beni arayıp, iş için Almanya’ya çağırdı. Almanya’daki bir halı firması için reklam filmi çevirmeye başladığım için bu kez Köln’e yerleştim.

Türkiye’ye geldim, kimse ilgilenmedi

Buradaki hayatınızdan ne kadar farklı bir hayatınız oldu yurt dışında?
Bir kere reyting stresi yoktu. Yalan-dolan hele hiç yoktu. Her gün “Beni programa çıkar” diyenler aramıyordu. Sadece benden bir menfaati olmayan insanlarla bir aradaydım. Paramı da az çok kazandım. Fakat babam 5 yıldır kanserdi ve hastalığı ilerlemeye başladı. Ben 2 yıl 4 ay yurt dışında kalmadım. Sık sık gidip geldim. Ama kimse benimle ilgilenmedi...

Neden, programınız bitti diye mi?
Geliş saatlerimi gizlediğim için... Yurt dışındayken “Çöpe atıldı, öldürüldü” dediler. Gecenin 2’sinde Stelyo Pipis aradı. “Oğlum iyi misin, burada senin için öldü diyorlar” dedi. Ben de gecenin 4’ünde Türkiye’deki anne ve babamı uyandırdım, “Bu sabah böyle bir haber çıkabilir, panik olmayın, ben iyiyim” dedim. Bunu atlattık, aradan 4 ay geçti, bu sefer “Cinayet işlemiş!” dediler. Aklım ermiyor. Bunlar Allah’tan reva mı?

Ben şarkıcı, sanatçı değil eğlendiriciyim

Türkiye’ye gelip “Ben hayattayım” demek istemediniz mi?
Diyemedim, çünkü o dönem zaten Türkiye’deydim ve kanser, babamın beynine sıçramıştı. Doktorlar “Babanızın maksimum 5-6 ay ömrü kaldı” dediler. Biz de her gün evde babamla vakit geçirdik. Herkes yurt dışında olduğumu sanırken ben Türkiye’deydim. Ne yapabilirdim ki? Babam mı, TV’lerde çıkıp bana atılan iftirayı konuşmak mı önemli?

Tekrar yurt dışına gitmekten babanız öldüğü için mi vazgeçtiniz?
Bir kere annemi daha fazla yalnız bırakamadım. Belki bugün annem olmasa, yine burada olmazdım. Bir de yeniden müzik yapmak istedim. Çok güzel birkaç şarkı geldi. Sonuçta 20 yıldır sahnedeyim, “eğlendirici” olarak sahnede olan benim gibi kaç insan var? Bana ne şarkıcı deyin, ne de sanatçı. Ben eğlendiriciyim. Ben eğlendiricilikte üstüme adam tanımam. O gün oraya insanları eğlendirmeye gidiyorsam, her şekilde eğlendiririm. 20 senedir insanlar bana boşuna para vermedi. Kimin kaşına gözüne verir? Ben sahnede oramı buramı açmıyorum. Demek ki insanlara pozitif enerji veriyorum. Kimsenin kalbini kırmıyorum. İstedikleri şarkıyı okuyorum.

Hollanda’ya gitmeden önce ihtişamlı bir yaşamınız vardı. Peki şimdiki hayatınız daha mı mütevazı?
“Şimdiki hayatı daha mütevazı, çünkü paraları yurt dışında suyunu çekti” diyorlar. Sinir oluyorum bunları duyunca. Param bitmedi. Sadece anneannem vefat edince, hayattaki lükslerin ve hırsların boş olduğunu anladım. O yüzden 3.5 katlı bir evde değil, 40 metrekare bir evde mutlu olabileceğine inandım. Her şeyim değişti. Artık hiç lüksüm yok. Sadece arabam lüks. Jeep kullanıyorum.

Menajerlerim ‘Sakallı ve sert ol’ dedi

“Sakallı” bir imajla geri döndünüz, bu bir imajmaker’ın eseri mi, yoksa kendi içinizdeki değişimlerin bir tezahürü mü?
Ben üniversite yıllarımdan beri sakalımı kullanırım. Ama meşhur olmam, parlak yüzümle oldu ve öyle de devam etti. Yoksa, ilk defa sakal bırakmadım. Ekrana ara verdiğimde sürekli sakallıydım. Hep kirli ya da daha uzun sakalla dolaştım. Sonra menajerlerim Mert Bey, Marka Danışmanım Selim Akar ve radyo danışmanım Yasemin, ekipçe dediler ki “İmajın artık böyle olsun.” Yani, “Sakallı, daha sert görünümlü ol” dediler. Bu işe onlara inanarak girdim. Şarkıları da onlar bulmuşlardı ve beni ikna ettiler. Yoksa, ben o kadar inanmıyordum. Her şeyi onların eline bıraktım.

Yeni haliniz de eskisi gibi eğlenceli mi?
Bir kıl insanı değiştirebilir mi? Bana göre bu kadar gücü yok. Değişen sadece 600 tane kılın dışarıya doğru çıkması. Ama kafanda değişiklik var mı derseniz, her şey değişti. Bundan sonra sadece vicdanlı insanlarla görüşürüm. Vicdanlı ve iyi insan olmaya gayret ediyorum. Kimseyi kırmamak için çaba sarf ediyorum.

Ünlü olduğunuzdan beri cinsel kimliğinizle ilgili spekülasyonlar yapıldı. Bunlara bir nokta koymak istiyor musunuz?
Senelerdir söyledik, ne yapayım daha? İspat etmem için yatak odamı mı açmam gerek? Bunlar artık komik şeyler. Bırakın, herkes istediği hayatı yaşasın. Ben kendime zarar gelecek bir şey yapmadım. Ayrıca, konu “erkeklikse”, kimseye de bunu ispat etmeye ihtiyacım yok. Çok merak eden varsa, ispat ederim bunu. Bıraksınlar bunu, başka şeylerle uğraşsınlar. Haksız mıyım?

Serdar Ortaç, verdiği yeni şarkıyla lakabınızı “Şeker Aydın” olarak değiştirmiş. Yeni lakabınız üzerine ne düşünüyorsunuz?
Etrafta yavaş yavaş “Aa Şeker geliyor” diye laflar duyuyorum. Böyle güzel laf atanlar oluyor ama “Kuşum”u alt etmek galiba biraz zor. Çünkü çok yerleşmiş. Göreceğiz. Ama Serdar’a teşekkür ediyorum, çok güzel bir şarkı verdi. “Bu şarkı tam senlik ve bundan sonra adın ‘Şeker Aydın’ olsun” dedi bana...

“Şeker” olmak mı daha zormuş, “Kuşum” olmak mı?
Şeker olmak daha kolay. “Kuşum”, dünyanın spekülasyonudur benim için. Onu da yabana atamam. Ama “Kuşum olmak” daha zor...

İnsanlar Versace’yi bilmezken ben onun tasarımlarını giyiyordum

Değişen sadece sakalınız mı, kıyafetleriniz nasıl olacak?
Sahnede geçen gün giydiğim kıyafetlerim, yine normal sahne kıyafetleriydi.

Eskiden transparan, sırt dekolteli kıyafetleriniz de olurdu...
Şimdi onları giymiyorum. O bir modaydı. Bir zamanlar bunları hepimiz giydik. Taşlı ceketleri giyen bir sürü insan da vardı. O moda geçti. Eğer o moda devam etseydi, ben giyerdim. Ben her şeyi giydim. Moda okuduğum için burada insanlar Versace’nin adını telaffuz edemezken, ben Versace giyiyordum. Dönemi değil artık, bitti. O yüzden, ben de giymiyorum. Bunu da başka şeylere yormanın bir anlamı yok.

İlk defa sizin Türkiye’de giymeye cesaret ettiğiniz dekolte kıyafetler de vardı...
Bir-iki kez giydim onları. Sahneye de her gün taşlar içinde, tavus kuşları gibi giyinip çıkmadık ki. Gömlek, pantolon da giyip çıkıyorduk. Ama etekle çıkan da vardı.

Benim gibi bir adamın aşk değil ancak seks hayatı olur

İmajınız değişince aşk hayatınızda bir hareketlilik oldu mu?
Hiçbir şey yok. Takip etsinler, söylüyorum, inanmayan da takip etsin.

Başınıza dedektif takılmasını umursamayacak kadar rahatsınız yani...
Rahat olmakla alakası yok... Sevgilim olsa söylerim. Hiçbir zaman da takip edilecek bir durumum olmadı. Çünkü hiçbir zaman benim deli gibi bir aşk hayatım olmadı. Benim gibi her sabah 5:30’da kalkıp, öğlenleri canlı yayın yapıp, arkasından akşama kadar toplantı yaptıktan sonra evde uyuyan bir adamın aşk hayatı mı olur? Ancak seks hayatı olur.

Fatih Ürek de sizinle aynı dönemde maskülen bir imaja geçti. Ondaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onunki de çok güzel bir imaj olmuş. O da eğlendirici olarak Türkiye’deki birkaç isimden biridir. Aynı dönemde değişikliğe gitmiş olmamız ise tamamen bir tesadüf... Fatih’le biz arkadaşız, rakip olamayız. Aynı dönemde sahneye çıktık ve hiçbir zaman birbirimizin kuyusunu kazmadık. Fatih Ürek’le beni karşı karşıya getirmeye çalışmasınlar. Bunu kimse başaramaz. Biz çok eski arkadaşız. Bu yola beraber, aynı dönemde çıktık. Fatih bana kötü bir şey söylese bile, “Herhalde rüyanda söyledin” derim. Biz güler, yine birbirimizi öperiz. Fatih’in bana bir şey söylediğini duysam da, ona cevap vermem. Arkadaşlığımı da bitirmem. Çünkü onun da neler çektiğini, nasıl bir yerlere geldiğini çok iyi biliyorum. Her zaman alkışlarım onu...

Evlat edinmeyi düşünüyorum

Evlenmeyi ve ileride çocuk sahibi olmayı istiyor musunuz?
Evlat edinmeyi istiyorum. Ama şimdi imkanı olmadığını da biliyorum. Evlilik yaşımız da geldi de geçiyor...

O kadar yaşlı değilsiniz...
Şaka diyorum. Evlilik her an başımda...



Ankaralılar’ın buluşma noktası…müzik-eğlenceden kültür-sanata, yeme-içmeden konaklamaya, güzellik ve bakımdan alışverişe , sinemadan tiyatroya Ankara ile ilgili aradığınız bir çok haber ve bilgiye bu siteden erişebilirsiniz.